30 Mar 2013

Aklıma geldi…

Az önce popüler bir sosyal paylaşım sitesinde bir hemşerimiz “düğünlerde oku dağıtılmasının doğruluğu ve alternatifleri” konusunda fikir alışverişinde bulunmuş. Mevzuubahis oku olmasına rağmen aslında orda bizim örf adet ve geleneklerimiz sorgulanmış iması yarattı bende. Malum kökten gelen bir yapımız var ve buna bağlı olarakta köhneleşmiş adet ve geleneklerimiz var maalesef... Bu konuyla ilgili bir şeyler yazıp paylaşmak geldi içimden.

Bahsi geçen sosyal paylaşım sitesinde bir kardeşimiz (bence yanlış bir davranış, beklide farkında bile olmadan) oku konusunda oldukça sert bir tavır takınarak davetiye dağıtılması fikrini savunmuş ve bunu diğer müdahillere dikta etmeye çalışmış. Burada beni asıl enterese eden durum bu kardeşimizin bu tepkisinin maalesef birçok konuda hepimize yaygınlaşmış birhalde bulunan ve bence bir kanser virüsü gibi bizi ve varlığımızı çürüten bir asimilasyon tehlikesinin boyutlarının fark edilmesidir. Mesele sadece bu kardeşimiz de değil, sadece oku veya davetiye dağıtmakta değil. Keşke bu kadar basit ve mikro sorunlarımız olsaydı da bir çırpıda çözüverseydik. Bence bu konu derinleştirildiğinde yada deşildiğinde geçmişten günümüze zar zor gelebilen yada erişemeyen birçok adet gelenek ve göreneklerimizin olduğu, bunların bir kısmının realist düşünceye sahip, hayatlarını (zamanlarının onlara kazandırdığı aç kalma fobilerinin de büyük etkisiyle ) sadece kazanmaya yönelik ve bunuda gelecekteki nesillere aktararak rahat ve huzurlu bir hayat bırakıp vicdani bir görev edinmiş büyüklerimiz ve babalarımızın yok ettiği yada dışladığı, bunun yanında bizler; dönemimiz gereği araştırmaya bilinçlenmeye ve eğitilmeye daha müsait gençliğin de şehir yaşantısının getirdiği çürümeyle bir çok örf ve adetlerimizi unuttuğumuzu yada uygulamadığımızı hepimiz görüyoruz. Aklıma gelen bir örnek var burada. Eskiler hep anlatırlar deve oyunu için damat gerdek gecesinden bile kaldırılırmış, ama bir gün birisi oğlunu almaya gelen delikanlılara ocaktan bir tepsi kor alıp, delikanlıların üzerine dökmüş. Ve bu gelenek bitmiş, deve oyunu da uzun süre tedavülden kalkmış…


Bana Osmanlının son dönemindeki ittihatçıları yada aynı yoldaki ağabeyleri jön Türkleri andırıyor bu durum ki şöyle ; sadece bizim değil tüm dağ yöresinin şehre geldikten sonra karşılaştığı, tam olarak kimse tarafından deklare edilmese de, alenice görülen şehirliler diye tabir ettiğimiz kitle tarafından bir hor görülme küçümsenme durumu sözkonusu. Bunun bir çok nedeni olabilir ama sonuç olarak bu farkındalık hissi bizde ve nadiren büyüklerimizde bir şehir insanı edası ile köylerimizde saygınlık kazanma yarışına girmemize neden olmuştur. Bir çoğumuz bilir bundan 10-15 yıl öncesinde bayramlarda köye gelen bazı hemşehrilerimiz takım elbise, ayna gibi parlayan iskarpinler içinde köydeki çamur ve su birikintilerinden atlayarak , sanki hayatında ilk kez böyle bir pislik!! İle karşılaşıyormuş havasında yürür ve davranışlarınıda farkında bile olmadan buna göre dışa vururlardı. Zannedersiniz ki bu kişi bir banka müdürüdür. Halbuki yukarıdaki kişilik şehirde bir benzin istasyonunda yıkama yağlama personelidir yada bir fabrikada işçidir. (kesinlikle hor görme niyetinde bir benzetme değildir.) yani hayatının köy dışındaki heryerinde kötü kıyafetler içindedir… Bu konu bir çoğu köylü tarafından da hor görülürdü belki ama onlarda şehre geldiklerinde, bir çoğu aynı yolları izlediler ya da izledik. Çünkü şehre uyum sağlamak, şehirde yada köyümüzde daha saygın kişilik olma adına özgün kıyafetlerimiz, özgün konuşma tavrımız, günlük yaşantılarımız, örf ve adetlerimiz değişti. Sandık ki şehre uyum sağlamak özbenliğimizi değişterek olacak bir şeydi. Bu avrupaya özenen jön Türklerine yada ittihatçı lara benzemiyormu sizce de ?

Evet bazı şeylerimiz değişebilir. Yaşamımızı köydeki gibi taş – toprak karışımı evlerimizde sürdüremeyebiliriz, yada ocak yerine soba, soba yerine doğalgaz kullanıyor olabiliriz. Hatta hepimizde değişmiş olan kıyafetlerimiz için bile artık söylenecek bir şeyimiz yok. Ama bu gün bir düğün geleneğimiz var ki bence (türkiyenin bir çok yerini gezmiş ve hemen her yöresinde arkadaşa sahip olmuş biri olarak söylüyorum) ülkemizin en güzel düğünlerinden birini yapıyoruz. Yapıyorduk mu demeliydim ?


Kışın kahvede palaska oyunları, ateş yakıp ortasında deve oynatılan, ortaya yakılan ateş etrafında dedeler ve ebeleri canlandıran eğlendiren gece eğlenceleri, çingenkolanda yağlı güreşler (ben hatırlamıyorum bile ne zaman olduklarını muhtemelen 30 yıl önce yok oldu) 4 gün süren düğünlerimiz; köylü delikanlıların çalışmaları ile düğün ailesine her konuda yardımcı olunan, 4 gün boyunca her an yemek ikram edilen, askı evi kültürü, ve oku dağıtarak insanları düğünlerine davet eden vs…. hatırlayamadığım ve bilmediğim bir çok güzel örf ve adet... Ben şehirde büyümüş biri olarak birçok adetimizi bile bilmiyor olabilirim ama şunu biliyorum ki bu konuda çok zengin bir kültüre sahibiz. Sadece yaşatmasını bilmiyoruz. … 

Açıkçası ben bu gelenekleri anlatırken çevremdeki insanların gözlerinde ve sözlerindeki imrentiyi biliyorum. Çünkü onlarda bu samimiyet ve adetlerimizin bize (farkında bile olmadığımız) kazandırdığı bağlılık yok, onlarda bu tarz insanın içini ısıtabilecek adetler yok. Onlar düğün salonunda 3 saatlik bir düğün ile çekilmiş fotoğraflardan ibaret biliyorlar düğün merasimlerini, bizler ise düğünlerde yapılan eğlencelerin, yardımlaşmaların ve bağlılıklarımızın damaklarımızda kalan tatlarını…


Burada ortaya birde hemen her köylümüzün dilinden düşmeyen bir konu çıkıyor. Birbirimize bağlılığımızın olmadığı kopuk olduğumuz söylemi… nedense bunu hep söyleriz ama neden diye hiç sormayız. Bir nebze de olsa bu yüzden olabilir mi acaba ?


Acıdır ama kültürümüzü Babalarımız yedi, bize kırıntıları kaldı bizde onu bitiriyoruz. Bizim çocuklarımıza hatırası bile kalmayacak bu gidişle…geleceğe hiç bir şey bırakmıyoruz. Halbuki kaygılarımız o kadar basit, uğraşlarımızda o kadar saçma ki. Kolayı ve güzeli ile uğraşmayı düşünmüyoruz ve göremiyoruz bile. Sanki şaşırtmalı bir ÖSS sorusu çözen ve soruyu göremeyen aldanmış bir öğrenci gibiyiz.


Biliyorum ki şu anda bilinçli bir gençlik var. Ve bunu yaşatabileceğimize inancım tam. Futboldan başka eğlence imkanlarımızında olabileceği, birlik, beraberliğimizi ve sosyal paylaşımlarımızı arttırabileceğimizi, kültürümüzü yaşatmamızın, geçmişimize ve özbenliğimize olan bir borcumuz olduğunu düşündüğüm bu geleneklerimizi yaşatmamızı dileğiyle. Allah’a emanet olun…

(15/02/2012)

1 yorum:

  1. abi gerçekten çok güzel yazmışsın sen sen yazalı nerdeyse iki sene olmuş ama yapılan veya yapılmaya çalışılan birşey yok herşeyi yönetimden beklemek gibi oluyor ama ben bir genç olarak yardım edeceklerini bilsem elimden gelen herşeyi yapmaya hazırım yani en kötü ihtimalle yapmaya çalışılsa ben eminim diğer arkadaşlarımız da destek olurlar ben şimdi deve oyunu yapmaya kalksam nasıl ve ne şekilde yapılacağını bilmiyorum böyle organizasyonlar bence şart çok fazla yozlaştık ve hızlada yozlaşmaya devam ediyoruz büyüklerimizin bu konuya acil el atması lazım diye düşünüyorum bayramlarda olan şeyler varsa düğün yoksa asker eğlencesi başka hiçbir şey olmuyor ben 19 yaşındayım iki veya üç defa deve oyununun oynandığını hatırlıyorum kısacası bu eğlenceler tarih olup gitmemeli ve yaşatılmalı

    YanıtlaSil

Herhangi bir hesabınız yoksa yorumlama biçimi olarak "Anonim"i seçiniz. Bu durumda, lütfen adınızı mesaj içinde belirtiniz.